Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

27 Şubat 2010 Cumartesi

VOGUE & VEDA


Sevgili günlükümtrakkaralamaç,sana bugün düne ait şeyler anlatacağım dinle beni(ozaman sana dünlükümtrakkaralamaç mı demeliyim acaba?).İki yeni şeyle tanıştım dün.Biri bugüne kadar tüm dünyayı kasıp kavuran ve son bir aydır henüz çıkmadığı halde Türkiye nin gündeminden düşürmediği VOGUE ve saolsun medyanın aylardır öve öve bitiremediği,vizyona girdikten sonra yerlere göklere sığdırılamayan Sn.Livaneli nin mastürbatif filmi VEDA(offff çok pis sert daldım olaya kesin Taraf gazetesinden teklif alırım ben,sonra ahmet altanla memeler hakkında konuşuruz) !
Vogue dan başlayacağım çünkü herifler yurtdışından geldi yol yorgunudurlar zahir,bikaç laf edip bırakacağım onları...Birincisi,dergi dergi değil ansiklopedi!600 sayfaya yakın!gerçi nerden baksanız 300 sayfası reklam!Bak bak bitmiyor.Farkettiniz mi bak bak dedim oku oku demedim çünkü okunacak pek bişey yok...Anlamadığım şu;bu adamlar bu işi nekadar iyi biliyor ki içerik bakımından bir bok bulunmayan bir dergi dünya ya yön verebiliyor ve nasıl oluyor da bukadar yüksek trajlara ulaşıyor?Dergi tam bir görsel şölen...Güzel kadınlar,aykırı makyajlar,uçuk kıyafetler,tapılası ayakkabılar vs...Baştan sona iki kez hatmettim dergiyi ve şu fikre nail oldum;Vogue bir moda dergisinden ziyade,fotografçı için olmazsa olmaz seyirlik bir ansiklopedi.
İnsanın koşa koşa bir modelin kolundan tutup çıpalak çıpalak diye fotograflarını çekesi geliyor...
Zaten dergi de bunun farkında çünkü sürekli fotografçılarla röportajlar ve onların hikayeleri var...Vogue Fotografçısı diye bir terim varmış çok geç anladım...Velhasılı 8 tl ye satılan bu 600 sayfalı ansiklopedi alınmaya değer,hiç bi bok anlatmıyorsa da fotograflarına bakın iç geçirin...Hoş geldin Vogue,abuk subuk insanları kral fotografçı diye tanıtmaman dileğiyle...

Evet,gelelim VEDA ya...
Benim için yeni bir hüsran daha...Anlatayım efendim;
Şunu belirteyim ki filmin konu ve gelişimiyle alakalı birşey anlatmayacağım gidiniz görünüz bi zahmet.
Filme 15 kişilik bir grupla gidildi,film öncesi geyikler yapıldı,sonra yer bulamama gafleti,sonra sen oraya oturacaksın ben buraya kavgası,şakalaşmalar birbirimize mısır patlakları atmalar,arkadan dürtmeler falan derken film başladı...Her daim şunu söyledim,her kim ki yeni bir Atatürk ya da Kurtuluş konulu film yapmaya hallenir,Kurtuluş filminden daha iyi bir projeyle başlamalıdır işe!Yahu arkadaş,adam 15 sene önce yaptı bu filmi kullanılan figüranlar,aksiyonlar,verilecek mesajları göze batırmadan,Türk lerin salak kısmının (a.nesin e göre %40 bana göre %95) ağzına sıçarak vermeler...Efsanedir Kurtuluş filmi...Veda yüzeysel ötesi bi film!Herşeyin anlatılmak istenip hiçbirşeyin anlatılamadığı bir film.Atatürk karizmasının yansıtılamadığı bir film.Bir ara zeybek sahnesi vardı!Kahkahalarla gülerek belirtiyorum,Livaneli Hitler e zeybek oynatmış!!!Filmi izleyince hak vereceksiniz...Düşmanın görünmediği,dağlarda bozkırlarda slow motion koşarak ateş eden türk askerlerini izledik.Ha bir de tek atımlık silahlara makinalı tüfek efektleri enteresandı.Sanırım Livaneli sürreal bir film denedi!Demem o ki,KURTULUŞ filminden sonra çekilen her Atatürk filmi gibi bu da diğerleriyle aynıydı.Üzüldüm...Hala film çekebilemiyoruz...Ve ağlıyoruz,milletimiz sinemaya gitmiyor diye...Film boyunca koca salonda sürekli gülen iki kişi vardı,biri ben biri Çiğdem.Bir ara 15 kişilik grubumuzdan dışarı çıkın sesleri yükselmeye başlamıştı ki filmin en iyisi,elle tutulur tek yanı (zaten filmde Atatürk te elle tutuyor) Fikriye göründü!Fikriye yi canlandıran hanımın güzelliğinden ve ona aşık oluşumdan bahsetmeyeceğim.Ama filmin en gerçek,en doğal,en kalpleri acıtanı,en güzel oynayanıydı...Latife nin hinliği yüzünden ölümüne okadar üzüldüm ki gözümden üç damla yaş döküldü,hepsini Fikriye ye armağan ettim...Evet size tavsiyem,sırf Fikriye yi izlemek için de olsa,gidiniz...Sonra Atatürk ün ölüm sahnesi...Benim bu ana bir zaafım var,her 10 Kasım da 09:05 te kendimi tutamıyorum,bırakın o anı her hangibiri o anı anlatırken bile,hem de yüzünde bir tebessümle anlatırken bile,herhangi bir temsilde,herhangi bir filmde,ben zırıl zırıl ağlıyorum...zira şu an dahil...İşte filmde o sahneye gelmişti sıra...Ve ben,filmin her türlü geyiğinden uzaklaşmış,sesim duyulmasın diye yüzümü,ağzımı,ellerimle kapatmış hüngür sümük ağlıyordum.............................

Anlattıklarım bir film eleştirisi değildir zira ben de filmin etkisiyle gayet yüzeysel geçtim konuyu...Sadece şunu istiyorum;lütfen görkeminden gözlerimizi kör edecek bi Atatürk filmi yapamayacaksanız artık dokunmayın...Bizlerin hayallerindeki film kalsın aklımızda...Her seferinde yeni hüsranlarla çıkmayalım şu sinema salonlarından...
İki konu arasındaki farkı daha net anlatmak için bir dip not düşmeliyim sanırım;
Bir yanda sıfır içerikle tatminkar bir dergi çıkarılabilirken,diğer yanda tatminkar bir konunun sıfır içerikle sinemaya aktarılması beni yine küfre boğdu...Rab beni affeylesin amen...

(Okuyan herkese ufak bir bilgi:herkesin bilmesi gereken yazılarımı facebook ta afişe ederken daha özellerini etmeyeceğim.bu sebepten blog sayfamı daha sık takip ediniz...)

Eyvallah...

26 Şubat 2010 Cuma

bir,"ERDEM DENKLİ İÇ DÜNYA GÖSTERİSİ" giriş karalaması


Ferhan Şensoy kitaplarından sonra bana günlük yazma dürtüleri iğneleyen eser oldu "Genç Werther'in Acıları".
Sonra düşündüm,her yazar bir gün yazdıkları günlükleri yayınlama kararı alıyor!E ozaman ben neden saklayayım?Şimdiden,günü gününe,yazıldığı anki haliyle yayınlamak daha mantıklı.Bir de benim yazar değil,kendi halinde bir karalamacı olduğum düşünülürse...
O halde yapmam gereken Hakan Duran'ın tavsiyesi ile bir blog açmaktı!..
Hem bu blogun şöyle de bir güzelliği vardı,çektiğim fotografları yayınlama olanağı!Yani bu blog benim için,bana özel bir teşhir dir bir nevi...Fakat bu teşhirciliğim tahrikkar değil tehditkardır yaşama karşı...

...diye düşünürken aklıma sır korkusu düştü!Ya herkesin öğrenmemesi gereken bir şey yazmam gerekirse!Demek ki bu günlüğün de bir sırrı olacaktı kendi içinde.Kim bilir bakarsınız el altından bir deftere bu blog un sırlarını yazar yastık altıma saklarım!...Ama emin olun okadar büyük sırlarım yok...Malesef...
Takipte kalın çünkü bu bir "ERDEM DENKLİ GERÇEK İÇ DÜNYA GÖSTERİSİ"dir!...
Eyvallah...